15 Haziran 2015 Pazartesi

MÜLTEKA 4*

1. Namazın Kılınış Şekli
2. NAMAZDA KIRAAT
3. KIRAAT/ RÜKU  SECDE VE ÖNEMİ
4. TEŞEHHÜT
5. RÜKÛDAN KALKINCA- TEŞEHHÜTTE PARMAKLAR
6. HANEFİLERE GÖRE PARMAKLAR
7. OTURUŞLAR (KADE’LER)
8. SELAMLAR
9. BİSMİLLAHI GİZLİ OKUMAK
10. SELÂM'IN SIĞASI (SÖZLERİ)
11. CEMAAT


--------

MÜLTEKA 

Namazın Kılınış Şekli

Mülteka yazarı İbrahim Halebî, Hanefî fıkhında “DÖRT MUTEBER METİN”, anlamı ile meşhur olan dört muteber kitap ve iki güvenilir kaynaktan taradığı Namazın Kılınış Şeklini, kendi bilgisi ışığında aşağıdaki gibi anlatmıştır.
Namazda mutlaka huşu lâzımdır.

Başlama Tekbirinin Alınışı
Tekbirin İmamın Tekbirine bitişik Olması  

1. Kişi, namaza başlamak istediğinde, el­lerini kaldırdıktan sonra kulak yumuşağına başparmaklarını hizalandırarak Allah kelimesinin hemzesini ve ekber kelimesinin bâ'sını uzatmadan tekbiri alır [1].
2. Fıkıh bilginlerinden kimileri de:  Başparmaklarını kulak yumuşağına değdirmek suretiyle tekbirin alınması gerekir, görüşündedirler.
3.  İmam Ebû Yusuf ise:  Kişi, ellerini tekbirle beraber kaldırır, tekbirden evvel kaldırmaz, görüşündedir.
4. Kadın, tekbir alırken ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırır.
5. Cemaatin tekbiri imamın tekbirine bitişik olması yani imam tekbiri tamamlamadan cemaatın imamla beraber almaları, İmam'ı Âzam'a göre;  daha sevap­tır.
6. İmameyn, cemaatın, imamın tekbirinden sonra alması gerekir,  diye­rek muhalefet ediyorlar[2].
7. Namaza başlayan kişi, Allah’u Ekber yerine; Allahu Ecel, Allahu Azam,   Errahmânü Ekber, Lâilâhe il­lallah, diyerek tekbir alsa veya Farsça tekbir alsa namazı geçerlidir.

Başka Dilde Tekbir

8. Tekbiri, Arap dilinden başka, Farisî dilde okur ve yine; Arap dili ile okumaktan aciz olan Farisî dille okursa sahihtir. Hayvanı keserken, Farisî lisanla (Benam Huda; Allah'ın adıyla) derse sahihtir.
9. Farisî dilden başka diğer diller de (Türkçe, Fransızca, İngilizce ve Almanca diller gibi) Farsça dil gibidir.
10.                      Eğer, namaza başlar­ken İftitâh tekbiri yerine;  “Allah’ım beni mağfiret et” manasını ifade eden Allahümmegfirlî derse, (bu sözler, Allah'a tazim olmayıp kendi ihtiya­cını isteme şekli olduğundan) geçerli değildir. İmam'ı Ebû Yusuf: Kişi, Arapça tekbiri güzel alabiliyorsa, tekbirden başka hiç bir şeyle caiz değil­dir. Ancak tekbirle namaza girmesi gerekir.

Ellerin Bağlanması  

Tekbiri aldıktan sonra; her kıyam (ayakta durmak)’da, göbeğinin altında sağ elini sol elinin bileğine bağlar.  Bu durum, İmam'ı Muhammed (R.A.)'ın hilafınadır. Binaenaleyh İmam’ı Azam ve Ebû Yusuf (R.A.) göre: Kişi Kunut dua­sını okuma anında ve cenaze namazında ellerini göbeğinin altına bağlar. İmam’ı Muhammed (R.A.) buralarda elini bağlamaz salıverir diyerek muhalefet ediyor.
11.                      Rukûdan sonra (Semiallâhülimen hamideh, deyip) dikilince ve Bay­ram tekbirleri arasında bilittifak, ellerini yanlarına salıverir.
12.                      Başlama tekbirinden sonra Süphânekeyi sonuna kadar okur ve (İnni Veccehtü Vechiye… ) duasını Süphânekeye ilâve et­mez. İmam'ı Ebû Yusuf:  İnni Veccehtü Vechiye… ilâ ahiri,  ilâve edilmesini söyleyerek, muhalefet ediyor.)  


Namazda Kıraat
Euzunün ve Besmelenin Okunması
Aminin Gizli Söylenmesi   

13.                      Sonra, Eûzüyü kıraat için gizli olarak okur.
14.                      Binaenaleyh mesbuk (namazın evvelinde imama yetişemeyip ikinci,    üçüncü rekâtlarda yetişmiş) olan kimse, yetişemediği rekâtları kaza ederken, kıraat için Eûzüyü okur.
15.                      Muktedî (namazın başında imama uyan) ise Eûzüyü okumaz. Euzü,  Bayram tekbirlerinden sonraya (kı­raat için) bırakılır. İmam'ı Ebû Yusuf’a göre Euzü, Süphânekeye tâbi­dir. Binaenaleyh, muktedî Eûzüyü okur ve (Euzü) Bayram tekbirlerine takdim olunur.
16.                      İmam, her rek’atın öncesinde gizli olarak besmele çeker [3], sure ile fatiha arasında besmele okunmaz.
17.                      Gizli okunan namazlarda, İmam Muhammed: Besmele arada okunur diyerek muhalefet ediyor.  İmam Muhammed: Besmele, surelerin arasını ayırmak için inzal olunmuş, Kur'an'dân bir ayettir. Fatihadan ve herhangi bir sureden değildir.” Diyor.
18.                       Sonra, Fatiha ve sure ya da Fatiha ile beraber üç ayet okur.
19.                       İmam, Veleddâllîn dediği vakit, imam ve cemaat gizli olarak, Âmin derler  [4].

Rükûu
Sonra Rükû tekbiri alır, ellerini dizleri üzerine kor ve başını aşağıya eğmeden, yukarıya kaldırmadan sırtını düz tuttuğu halde ellerinin parmaklarını diz kapaklarının üzerin­de ayırır.
20.                       Rükûda, üç defa Sübhânerabbiyel Azim” der ve üç defa söylemek, sünnetin en azıdır. Namazı yalnız kılan için tek söylemekle beraber (beş, yedi gibi) fazla söylemesi müstehaptır [5].
21.                       Sonra İmam “Semiallâhülimen Hami­deh” diyerek başını kaldırır, imamın bu kadar demesi yeterlidir.  İmameyn, imam buna; Rabbena Lekelhamd'ü ekler görüşündeler. Bilittifak; cemaat, tahmidle  (Rabbena Lekelhamd ile)  iktifa eder (yetinir).
22.                       Namazı yalnız kılan kimse, doğru olan görüşe göre, ikisini (imam ve cemaatin dediğini) söyler. Ama namazı yalnız kılan için bazı fakihler,  “imama uyan gibidir” görüşündeler.

Secde
Ayak parmaklarının Durumu

23.                       Namaz kılan kişi sonra tekbir alır ve secdeye gider, önce dizlerini, sonra ellerini ve sonra da kulaklarının hizasına parmaklarını bitiştirdiği halde iki elinin arasına yüzünü kor, kollarının pazılarını vücudundan açar ve karnını uyluklarından uzaklaş­tırır. Ayaklarının parmaklarını kıble tarafa yöneltir.
24.                       Kadın ise (secdede) pazılarını bedenine yanaştırır, karnını uyluk­larına bitiştirir.
25.                       Secdede üç defa; “Sübhâne Rabbiyel âlâ”der, en aşağısı da budur.
26.                      Burnu ve alnı ile secde yapar, ikisinden (burun veya alından) biriyle yahut sarığın kenarına secde yaparsa: İmam'ı Âzam'a göre kerahatla beraber caizdir. İmameyn, özürsüz olduğu zaman yalnız alnı üzerine secde caiz değildir, görüşündeler.
27.                      Elbisesinin fazlası (namaz kı­lanın elbisesinin etek ve yeni gibi) üzerine ve alnını koyabileceği, her sert şeyin üzerine secde etmesi caizdir. (Secdeye varanın alnı) yerleşmeyen ve ileri geri yaylanan her şeyin üzerine secde etmek de caiz değildir[6]. Eğer kendisiyle beraber, namaz kılan kimsenin sırtına (izdiham­dan dolayı) secde ederse caizdir. 
·       İmam'ı Muhammed göre: Secde, alnı yerden kaldırmakla tamam olur.
·       İmam'ı Ebû Yusuf’a göre: Secde, alnı yere koymakla tamamlanır.
28.                      Sonra tekbir alarak ba­şını kaldırır. Mutmain olarak (bedeni hareketten kesilerek, sakinleyerek) oturur ve mutmain olarak secde eder.
29.                       Sonra kıyama kalkmak için tekbir alır, önce yüzünü kaldırır, sonra ellerini kaldırır, oturmadan ve yer üzerin­de bir şeye dayanmaksızın (dizleri üzerine ellerini kor) ve dikile­rek kalkar. 

İkinci Rekât
Teşehhüt,
Ayak Parmakları,
İkinci Kade’lerde Dua,
Hafaza Meleklerine, İnsanlara ve Cinlere Selam

30.                      İkinci rekât, birinci rekât gibidir. Ancak ikinci rek'atta Sübhâneke, Euzü okunmaz ve iki eller (yukarıya veya kulak yumuşağına) kaldırılmaz. Fakat “Fek'as sam'ac” [7], harflerinin bulunduğu yerlerde eller yukarıya kaldırılır.
31.                       İkinci rek'atın, ikinci secdesinden başını kaldırdı­ğı vakit, sol ayağını yatırarak üzerine oturur ve sağ ayağının parmak­larını kıble tarafa yönelterek diker. Ellerinin parmakları kıble tarafa yönelterek serilmiş vaziyette (parmakların araları açık ve bitişik şekil­de) uyluğunun üzerine kor. İbni Mes'ud (R.A.) Teşehhüdünü okur[8].
32.                       Birinci kâde'de Teşeh­hütten sonra bir şey okumaz.
33.                      Farzların birinci ve ikinci rekâtlarından sonra sadece Fatihayı okur. Yalnızca Fatiha okumak daha sevaptır.
34.                      Dört rek'atlı farzların son iki rek'atında fatiha okumak efdal olmakla beraber tespih, tehlilde bulunmazsa ve hatta susarsa bile caizdir [9].
35.                       İkinci Kâde (Teşehhüde otur­mak)’lerde birinci kâde gibidir.
36.                       Kadın, iki kâde de teverrük (Teverrük: Sol yanı üstüne otu­rup iki ayaklarını sağ tarafından çıkarmaktır) eder.
37.                      İkinci oturuşta teşehhüt tamamlandığı vakit, Peygamber (S.A.V.) üzerine Salâvatı şerife getirir ve Rasûlüllâh'tan sabit olan dualara ve Kur'anı Kerim'in lafızlarına benzeyen dualardan dilediğini okur [10].
38.                      Dua yaparken, insanların sözüne benzeyenle­ri (Ey Allahım bana filân kadını aile olarak lütfet, mealindeki, Allahüm-me Zevvicni fülânete gibi sözleri) söylemez.
39.                      Sonra imamla beraber sağ tarafına selâm verir. Binaenaleyh, Selâm veya Allah’ın (C.C.) rahmeti si­zin üzerinize olsun manasını ifade eden “Esselâmü Aleykünı Verahme-tûllâh” der. Sol tarafına da aynı selamı verir.
40.                       İmam, Selâmla beraber sağında ve solunda bulunan Hafaza meleklerine ve kendisiyle beraber namazda bulunan erkek, kadın insanlara ve Mü'min cinnilere niyet eder. İmama uyan cemaat ta imam gibi niyet eder ve imamdan tarafa selâm verdiği zaman imama da niyet eder. Şayet cemaat, imamın arkasında olmak suretiyle hizasında olursa her iki ta­rafa selâm verirken cemaatle beraber imama niyet eder [11].
 Tek başına namaz kılan kimse, selâm verirken hafaza meleklerine niyet eder.

--------

MÜLTEKA ŞERHİ

Namazın Kılınış Şekli

[1]. Mülteka’nın yazarı, metinde tekbir lafzının nasıl alınması ge­rektiğini beyan etmiştir. Şayet metinde denildiği gibi tekbir alınmazsa namaz ne olur? Sorusu şöyle izah edilir:
a. Namaz kılan, Allah kelimesinin hemzesini uzatarak söylerse, Allah'ın varlığı hususunda soru oluştuğundan inkâr manası hâsıl oldur. Hemzeyi uzatarak söyleme, İftitâh tekbirinde olursa namaza başlanılmış olmaz.
b. Eğer namazın içindeki intikal tekbirlerinde olursa namaz fasit olur. Hatta hemzenin uzatılmasından, Allah'ı inkâr anlamı meydana geldi­ğini bildiği halde uzatır ve söylerse, küfür hükmü oluştuğu fıkıh kitaplarımızın çoğunda açıklanmıştır.
c.  Lafza'î Celâlin ortasında med yapmak ise, meddi tabiyi fahiş şekilde uzatmadıkça iyidir.
d. Ekber” kelimesinin bâ'sı uza­tılırsa, yine manada fahiş bozukluk olduğundan ve şeytan ismi oldu­ğunu ifade ettiğinden, iftitâh tekbirinde söylendiğinde namaza girilmiş olmaz, şayet namazın içinde olursa namaz geçersiz olur.
[2].  İmameynin, İmam’ı Âzam'a  Muhalefetlerinin  Sebebi Şudur:
a. Eğer cemaat imamla beraber iftitâh tekbirini    alırlarsa,    belki tekbiri imamdan önce söylemiş olabilirler. Binaenaleyh imamdan evvel  tekbiri alan kimsenin namazı geçersiz olur. Bundan kaçınmak gerekir.
b. Fakat İmam'ı Azam;  imamın iftitâh tekbirini bitirmeden cemaatın iştirak ederek imamdan sonra bitirmesi lâzımdır, afdâl olanı da budur, diyor. Musannif merhum da imam’ı Âzam'ın görüşünün daha uygun olduğunu anlatmak için onun görüşünü almıştır.
[3]. Zira sünnettir.
a.  Fakat her rekât’ın başında Fatihadan evvel oku­mak sünnettir.
b.  İmam’ı Muhammed'e göre ise, gizli okunarak kılınan namazlarda Fatiha ile sure arasında besmele okunur.
FETVALAR
Soru:  Zeyd, başlamış olduğu namazın her rek'atının evvelinde kıraatten önce besmele okur mu?
Cevap:  Okur.

Soru:   Fatiha ile zammı sure arasında besmele okur mu?
Cevap:  Okumaz.  (FETÂVAYI NETİCE)

Soru:   Bütün farz namazlarında, sünneti müekkedlerde,  gayri müekkedlerde ve nafilelerin her rek'atında Fatihadan önce besmele okumak gerekir mi?
Cevap:  Gerekir.  ABDURRAHİM)

[4]. Zira âmin demek sünnettir. Âmin diyenlerin nail oldukları de­receyi ve durumlarını Resûl’ü Ekrem (S.A.V.) Efendimiz şöyle beyan etmişlerdir:     
   “ İmam âmin dediği vakit siz de âmin deyiniz. Zira bir kimsenin âmini meleklerin âminine muvafakat ederse, geçmiş günah­ları afv ve mağfiret olunur.”

[5]. Yani Rükûda, tesbihi üç defa söylemek sünnetin en azıdır. Namaz kılan kimse dilerse,  beş defa, yedi ve dokuz defa diyebi­lir. Fakat imam olan kimse cemaatine yorgunluk ve ağırlık vermeyecek şekilde hareket etmesi gerekir. Eğer üç, beş defadan fazla söylediği za­man cemaatte yorgunluk hali görülecek kişiler olduğundan bu nedenle imam tesbihin en azıını söylemekle yetinir.

[6]. İmam'ı Âzam'a göre: Sarığın kenarına secde yapıldığı zaman, yerin sertliğini bulur ve kabalık teşkil etmezse kerâhatla beraber caizdir.

Şafi'î Hazretlerine göre ise: Sarığın çevresine secde etmek kesinlikle caiz değildir.
İmamlar arasındaki ihtilâf; alın yere konduğu zaman yerin sertliği hususundadır.  Eğer secdede alın, yerin sertliğini bulamazsa bilicma sarığın (sarkan ) sargılarına secde etmek caiz değil­dir. Zira secde alın üzerine yapılması gerekir iken, kafa üzerine ve sarık üze­rine yapılmış oluyor.
FETVA
Soru: Zeyd, secde ederken başını yere koymayıp,  sarığı, alnına bitişik değil iken (özürsüz)  burnu üzerine secde etse caiz olur mu?
Cevap:  Olmaz. (FETAVAYİ BEHCE) 
·       Yukarıda namazın sıfatları bahsinde  îzâh  edildiği  gibi  kaba minder, fazla miktarda serilmiş seccadelerin üst üste yığılması veya al­tına post serilip üstüne de seccadeler serilmek suretiyle kabar­ması ve buğday çeçi gibi alnı koyunca dağılan veya yaylanan  şeyler üzerine secde etmek asla geçerli değildir. Zira secde edilen şeyin ve yerin sert   olması,  secdenin  sıhhatinin   şartındandır. 
[7]. Dâmâd,  bu  harflerin  her  biri,  birer  kelimenin rumuzu olduğunu beyan ederek,  şu mealdeki Hadis'i Şerifi nakletmektedir:

Eller sekiz yerden başka yerde kaldırılmaz. (O sekiz yer) nama­zın îftitâh tekbiri, kunud duası tekbiri, bayram tekbirleri, Hacerül Es-ved'in selamlanması, Safa-Merve’nin (tepeleri), iki vakfe yerleri ve iki cemre (taş)  atımı yerlerinde eller kalkar.”

“Fak'as, sam'ac” Harfleri ve Anlamları

1.     F -  İftitâh Tekbiri,
2.     K -  Kunud Duası,
3.     A - ayın, Iydeyn (iki bayram),
4.     S -  İstilâmı Haceri Esvet (Hacerül Evsedin selamlanması),
5.     Sad -  Safa,
6.     Mim -  Merve,
7.     İkinci ayın -  Arafat,
8.     Cim - İki cemre (taş atma) anlamlarını ifa­de eder.

[8].   Yani;  Ettehiyâtü Lillahi Vessalelvâtü Vettayibâtü,  ilâ ahir…. Bunu sonuna kadar okur demektir.
[9].  Dört rek'atlı farzların son iki rek'atında fatiha okumak efdal olmakla beraber tespih,  tehlil de getirilir ve hatta susup bekler diyenler de vardır.  Dik­kat edilirse farz, vacip ve sünnet olarak bir kıraat okuyacak kadar beklenmesi olarak açıklanmıştır.
Namaz kılan biri,  Fatihadan fazla veya noksan okur­sa namaza bir noksanlık gelmez. Hatta sehvi secde bile gerekmez. Sahih olan hüküm metindeki hükümdür.
[10].  Kur’ânı Kerimdeki dualardan bazıları şunlardır:
a. Rabbena-fağfirlene veli ihvânına… ilâ ahirî, 
b. Rabbena Zalemnâ enfüsenâ…. ilâ ahiri..
c. Rabbena inneke men tüdhilinnâre …..ilâ âhiri ve,
d. Rabbiğ-firli velivâlideyye velimen dehale beytiye Velil Mü'miniyne Vel Mü'minât…. ilâ âhiri… gibi âyetler okumak daha afdaldır.
[11]. Namazın sonunda selâm verirken imam, cemaat ve yalnız kılanın niyetlerinin sünnet olduğu ve uyulup, uyulmadığı, namazın sün­netleri bahsinde fukahâdan zikredilmiştir.
İmam, cemaate namaz kıldırdığında, önce cemaate, sonra meleklere ve mümin cinnîlere, selâmet, rah­met ve mağfiret dileyerek selâm verir. Cemaat te, önce sağındaki kişilerle beraber meleklere ve mümin cinnîlere, soluna selam verirken de, solundaki kişilerle beraber,  meleklere ve mümin cinnîlere,  selâmet, rah­met ve mağfiret dileyerek selâm verir. 

·       Mülteka Şarihinin, El Bağlama Hakkındaki Görüşü: Zira elleri göbeğin altına koymak tevazu ve teslim olmadır.  Tevazu ve Allah’a boyun eğmenin Allahu Telâ’yı anmak sünnet olan kıyamlarda ol­ması çok güzeldir.
·       Şemsül, eimmei Hulvâni demiştir ki: Her bir kıyam (dikilmek) ki, onda sünnet olan zikir yoktur, o kıyamda elleri yanlara salıvermek sün­nettir, yine her bir kıyam ki, onda sünnet olan zikir vardır, o kıyamda elleri göbeği altına koyarak bağlamak sünnettir.
·       Bu hükmü pek çok fukahâ zikrederek İmam'ı Azam ve İmam'ı Ebû Yusuf hazretle­rinin görüşlerini izah etmişlerdir.
·       Metinde geçtiği üzere Kunud duası ve Cenaze Namazının duasını ayakta okumak sünnet olduğundan elleri bağlamak da sünnettir.
·       İmam Muhammed: “Ayakta kıraat okumak meşru ve lâzım olan her kıyam­da eller bağlanır, “ diyor.  kunut ve cenaze namazında dahi ellerin yanlara salıverilmesinin gerektiği görüşündedir.

--------


Namazda Kıraat
1. İmam, sa­bah namazında ve akşamla yatsı namazlarının ilk iki rekâtlarında ve Cuma ile Bayram namazlarında, eda olsun, kaza olsun Kıraat’i sesli okur.
2. Yalnız kılan kimse ise, gece nafilelerinde (Teravih ve Vitir), eğer vaktinde olursa (eda olunan ve) cehri olan farz­larda isterse sesli, isterse sessiz okur[1].
3. Fakat sesli okumak afdal kılındı.
4. Cemaat ile kılınan ve yalnız başına kılan 1. Maddede zikredilen namazlardan başkasında vacip olarak gizli okurlar.
5. Sahih görüşte:  Sesli okumanın aşağı derecesi, başkasına işittirmek ve gizli okumanın aşağı derecesi ise, kendi nefsine işittirmektir. Talâk, İtak, bunlardan başka, hay­van kesmede ki, besmele, alışverişte, konuşma ile ilgili olan bütün yerlerde,  açık okumanın hükmü böyledir.
6. [2]. Eğer namaz kılan kimse, yatsı namazının evvelki iki rek'atının suresini terk etse, son iki rek'atında, fatiha ile sureleri kaza eder. Musaîli (namaz kılan) fatiha ve sureyi cehren okur.
7. Eğer namaz kılan kimse, yatsı nama­zının ilk iki rekâtının fatihalarını terk etse, son iki rekâtında kaza yapmaz, zira kaza etse bir rekâtta iki defa fatiha okuması gerekir.
Kıraatin farzı;

8. İmam'ı Âzâm'a göre, bir ayettir. (Ayet gerek kı­sa olsun, gerek uzun olsun, gerek fatihadan olsun ve gerekse başka surelerden olsun).
9. İmam'ı Ebû Yûsuf ve İmam'ı Muhammed (R.A.)'a göre ise, üç kısa ve bir uzun âyettir [3].
10. Seferde vakit acele olduğu zaman, namazda kıraatin sünnet mik­tarı, fatiha ve arzu ettiği herhangi bir kısa suredir.
11. Emin olduğu za­man ise; Sabah Namazında, Sûre'i Bürûç ve İnşekkat gibi sureleri oku­mak sünnettir.

12. Hazarda (evinde) ise kıraatin sünnet miktarı Fa­tihadan sonra kırk veya elli ayettir.
13. Fukaha;  sabah ve öğle namazla­rında mufassal uzun surelerin, ikindi ve yatsı namazlarında orta surelerin, akşam namazında ise kısa surelerin okunmasını güzel gördüler.
14. Hucurât Suresinden, Bürûç suresine kadar olan sureler uzun, Bürûç suresinden Lemyekûn suresine kadar olan sureler orta ve Lemyekûn suresinden Mushafın sonuna kadar devam eden sureler ise, kısa surelerdir.
15. Zaruret zamanlarında, duruma göre okunur [4]. Sadece sabah namazlarında birinci rek'atın kıraati, ikinci rekâtın kıraatinden (insan­ların cemaate yetişebilmeleri için) uzun okunur.
16. İmam Muhammed (R.A.)'a göre: Bütün namazların birinci rek’atılarının kıraati uzun okunur.
17. Namazda okumak için Kuran’dan bir şey belirlenmez [5].  Namaz için sure tayin etmek mekruhtur.
18. İmama uyan kimse okumaz, sükût eder ve imamı huzurla ve düşünerek dinler, velev ki imamı rağbet (talep, rahmet) ve korku (azap) verici ayetleri okusa yahut hutbe veya Peygamberimize Salâvat'ı Şerife getirse, yine de imama uyan kimse dinler ve sükût eder. Uzaktakiler, yakında olduğu halde hutbeyi işitemeyen kimseler,  konuşmazlar, sustukları zaman dinlemenin faziliyetini yakalarlar[6].


--------

MÜLTEKA ŞERHİ
Namazda Kıraat
[1]. Sesli (Cehrî)  namazlar kazaya kalır ve yalnız başına kaza edilirse ses­siz okumak vâciptir.
·       Hidâye sahibi diyor ki; bir kimseyi yatsı namazı bıraksa, güneş doğduktan sonra o namazı kılsa, eğer aynı namazı kaza edenlere imam olursa, sesli okur.
·       Eğer yalnız kılarsa gizli okur ve muhayyer değildir. Sahih olan da budur. Zira sesli okumak metinde geçtiği üzere cemaatle kılındığında, cehri namazlarda imamın sesli okuması vaciptir. Yalnız başına kılan kimse ise, sesli ile sessiz okumak arasında muhayyerdir. (DAMAD)
·       Eğer namaz kılan kimse imam ise:
a.  Sesli namazların zamanında kılınmasında ve ka­zasında (gündüz de olsa) sesli okunması,
b. Gizli okunan namazların edası ve kazası, gece-gündüz gizli okunması vaciptir.
[2]. Metinde geçen gizli ve açık okuma derecesinden daha aşağı okursa, hiç bir hüküm gerekmez. Meselâ: Bir kimse harfleri ağzın­da tashih edecek kadar söylese, fakat kendisi işitmese talâk vâki olmaz ve eğer sesli olarak talâk verir aynı zamanda kendisi işitmeyecek kadar sessizlikle inşallah derse, talâk geçerli olur. Fakat kendisi, işitecek kadar inşallah derse, talâk geçerli olmaz.
·       İbnî Abidin: Sesli okumayı, birinci safta bulunanlara işittirmektir, diye tarif etmiştir.
FETVA
Soru:  Öğle namazını kıldıran Zeyd’in sesini, yakın olan bir iki kişi işitseler, Zeyd’in bu hareketi sesli okuma sayılır mı?
Cevap:   Sayılmaz.  (Zeyd’in sesini birinci safın işittiği zaman sesli okuma sayılır.)  ABDURRAHİM
·       Sesli ve sessiz okumada esas şudur ki; Resulü Ekrem Efendimiz (S.A.V.) hazretleri başlangıçta,  her namazda Kur'anı Kerimi sesli okur­lardı. Müşriklerin şair ve rezilleri seslerini yükselterek, kötü sözlerle karşılık verip,  eza verdiklerinden dolayı; Namazlarının ne hepsinde sesli, ne de hepsinde gizli kıraat etmeyip (gece namazlarında sesli, gündüz namazlarında gizli okumak yoluyla) sesli ve sessiz arasında bir yol ara mealindeki ayet’i kerime nazil oldu. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.) Efendimiz hazretleri:
a. Öğ­le ve ikindi namazlarının vakitlerinde,  müşrikler ezaya hazır bulunduk­ları için kıraati gizli,
b. Akşam namazı vakti yemekle meşgul olduk­ları, yatsı ve sabah vakitlerinde uykuda bulundukları için bu namazlar­da Kıraati sesli okudular.
c.  Cuma ve Bayram namazlarını Medine'i Münevverede kıldıkları ve kâfirlerin ise orada kuvvetleri olmadığı için Cuma ve Bayram namazlarında sesli kıraat ettiler. (NÎMETÜLİSLÂM)
[3].   Namazda Kıraatin farz, vacip ve sünnet miktarları:
a. Namaz kılacak kişinin, Kıraatin farz miktarı kadar ezberlemesi farz,
b. Vacip olan Fatiha ve zammı surenin ezberlenmesi vacip,
c.  Sünnet miktarındaki kadar kı­raati ezberlemesi ise sünnettir. 
d. Kur'anı Kerim'in tamamını ezberlemek ise farzı kifâyedir.
e. Namazda farz olan kıraat terk edilirse namaz geçersizdir.
f.    Vacip olan kıraat terk edilirse tahrimen mekruhtur.
g. Sünnet olan Kıraat ise zaruret (özür) olmadıkça terk edilmez, şayet zaruretsiz terk edilirse tenzihen mekruhtur.
Soru: Sokakta herkes işi ile meşgul iken,  Zeyd’in, çocuğa talim için cehr ile (açıktan)  Kur’anı öğretmek için okuması caiz olur mu?
Cevap:  Olmaz. (ABDURRAHİM)
[4].  Zaruret zamanlarında, sure ve fatihanın tamamının okunması şart değildir.
·       Zaruretin derecesine göre, Fatiha ve sureden yalnız bir ayet bile okunabilir.  İmam'ı Ebû Yusuf; İmam’ı Âzam (R.A.)   Hazretlerine, bir gün sabah namazında imamlık edip, vakit dar olduğu için her rekatta fatiha sûresinden yalnız bir âyet okumuş, namaz tamam  olduğunda: İmam'ı Âzam  Hazretleri;  “ Yakup’umuz fakih  olmuş,”  demişler.(TAHTÂVİ)
·       YÂKUB:  İmam’ı Ebû Yusuf’un ismidir.
 [5]. Namazda sürekli aynı sure veya ayeti okuyarak sanki başkasını okumak caiz olmaz anlamını ifade ettirmek veya böy­le zannederek aynılarını okumak doğru değildir ve kerahettir. Böyle bir zan olmaması için bazı vakitlerde değiştirilmeli­dir. Meselâ; akşam namazında daima Kevser ve İhlâs surelerini okumak doğru değildir.
[6]. Yani,  uzakta olan ve yakında olan kimselerin hut­beyi dinlemesi vaciptir.        
·       Hutbe, iki rekât öğle namazının makamına kaim olduğu için, öğle namazında imama uyan cemaatin susmasının farziyeti gibi burada da susmak farzdır.  (FERÂİD)


--------

EL İHTİYAR el-Mavsili

KIRAAT
Kıraat: Farz namazların ilk iki rekâtında farz, son iki rekâtında sünnettir (F). Farz namazların son iki rekâtında kıraat yeri­ne Allah Tâlâyı tespihte bulunacak olursa caizdir.

·       Kıraatin farz olan miktarı, her rekâtta bir ayet okumaktır  (SMF). Fatiha okumak, bir sure veya üç ayet okumak ise vaciptir.

·       İmama uyanlar "Fatiha" ve "ilâve sureyi okumazlar (F). İmam "Ve-la'd-dâllîn" deyince "âmin" der ve cemaat te içinden "âmin" der (F)

--------

İMAM EBU HANİFE 

KIRAAT  

1. Hz Peygamber Buyurdu:
Bir namaz ancak Kitabın Fatihası ile ve Kur'andan bir şey ek­lemekle olgunlaşır.”

2. Ebû Hureyre’den:
Allah'ın Elçisinin (Salât Ve Selâm Üzerine Olsun) görevlendirdiği kişi, Medine'de halka duyuruyordu ki, namazın namaz olabilmesi için Kur'an­dan bir miktar, Fatiha da olsa okunacaktır.”

3. İbrahim'den Rivayet Edildi:
Allah'ın Elçisi (Salât ve Selâm Ona) ile birlikte yatsı namazını kıl­dım. Namazda Vettîni veZzeytûni’yi okudu.”

4. Kutbe b. Malik’ten Rivayet Edildi:
Nebî, (Salât ve Selâm Ona) sabah namazının iki rekâtının birinde...» Tomurcukları  birbiri üzerine kat kat yığılmış, uzun ve yüksek hurma ağaçları bitirdik.  Anlamındaki ayeti okudu.”
İMAM EBU HANİFE 
RÜKU
1.   Sa'd Bin Mâlik’in Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
Biz   rükûda  ellerimizi   baldırlarımızın  üzerine   koyuyorduk. Sonra
diz kapaklar üzerine koymamız emir edildi.”

2. Süfyan b. Uyayne Dedi ki:
Ebû Hanife ile Evzâî Mekke'de buğdaycılar çarşısında karşılaşmışlardı. Ebû Hanife’ye Evzâî sordu:
 Niçin namazda rükûa giderken ve rükûdan kalkarken ellerini kaldırmamaktasınız?”

Ebû Hanife:
 Bu konuda Allah'ın Elçisinden (SAS) kesin bir şey bulamadığım için.” diye karşılık verdi.

Evzâî:
“ Nasıl kesin bir şey yok? Bu konuda, Zührî bana, Salim de ona, Salim’e de babası Ömer b. el-Hattâb'ın oğlu Abdullah haber verdi ki:  Al­lah'ın Elçisi (SAS) namaza başladığında, rükûa giderken ve de rükûdan kalkarken ellerini omuzlarına kadar kaldırdı.”

Ebû Hanife:
“Bize de Hammâd, ona da İbrahim en-Neheî, ona da Alkame ile Esved, bu ikisine de İbn Mesûd haber verdi:  Allah'ın Elçisi (Salât Ve Selam Ona)  yalnız, namaza başlarken ellerini kaldırır, bunun dışında böyle bir şey yapmazdı.”

Evzâî:
Ben sana diyorum ki; Zührî, Salim’den o da babasından böyle nakletti, sen ise bana, Hammâd'ın İbrahim'den yaptığı nakli söylüyorsun...”

Ebû Hanife:
Hammâd, hadisleri anlamada Zührî'den daha üstün. İbrahim de bu alanda Salim’den üstündü. Alkame ise Fıkıhta, İbn Ömer'den geri kalmaz. Her ne kadar İbn Ömer sahabe olma şerefini taşıyorsa -ki bunun faziletinde kuşku yoktur-  Esved'in de birçok yönden faziletleri vardır. Abdullah ise  Abdullah’tır.”

Ebû Hanife'nin bu sözü üzerine Evzâî sustu.

İMAM EBU HANİFE 

SECDE VE ÖNEMİ
1. Ebû Zerr'den Şöyle Rivayet Edildi:

Kendisi kıldığı (nafile)  bir namazı pek ağır yapmamış ancak rükûlarda ve secdelerde çok kalmıştı. Bitirdiğinde bir adam ona şöyle dedi:
Sen Peygamberin (Salât Ve Selâm Üzerine Olsun) hem arkadaşı­sın, hem namazı böyle çabuk kılıyorsun?”
Ebû Zerr Sordu:
Rükû ve secdeleri kusursuz yapmadım mı?”                         
“Evet yaptın.”

“ Peygamber'den (Salât Ve Selâm Üzerine Olsun) İşittim Şöyle Buyurdu: Kim Allah'a bir secde yaparsa, bu secde nedeniyle o kimsenin cennette derecesi bir kere daha yükselir. Ben de istedim ki, bana çok çok dereceler verilsin. Yahut bana dereceler yazılsın.” cevabını verdi.

2. İbrahim (En-Neheî) Rivayet Etti:
Adam, “Rebze'de Ebû Zerr'e rastladığında (nafile) bir namaz kılıyor­du. Ancak namazın rükû ve secdelerinde çok beklerken, kıraati pek kısa yapıyordu. Selâm verip namazı bitirince adam ona:
Sen ki, Peygamberin (Salât Selâm Üzerine Olsun) arkadaşı olu­yorsun. Kıldığın namaz bu mudur?”

Ebû Zerr' Ona Şöyle Cevap Verdi:
 Peygamber'den (Salât Ve Selâm Onun Üzerine Olsun) İşittim. Buyurdu ki: “Kim Allah'a bir secde yaparsa, Allah bu secde sebebiyle cenne­te o kimsenin derecesini bir kez daha yükseltilir. İşte bu nedenledir ki ben de namazımda secdeleri uzatıyorum.” diye cevap verdi.

İMAM EBU HANİFE 

TEŞEHHÜT

Rükûdan Kalkınca
Teşehhütte Parmaklar

1. İbn Üs-Süb'ü,  İbn Talha'nın Şöyle Dediğini Söyledi:
“Ebû Hanife’yi Gördüm; Ata’dan Soruyordu:
“İmam, Semiallahu limen hamideh, dediği sırada cemaat, Rabbenâlekel hamd, der mi?”
Cevap verdi:
“Dese de olur demese de.”

2. Sonra Ata, İbn Ömer'den Şu Rivayeti Yaptı:

Bize, Hz. Peygamber namaz kıldırmıştı. Başını rekâttan kaldırırken “Semiallahu limen Hamideh” demiş, namaz kılanlardan biri de şu (anlam­daki) sözleri eklemişti:
 “Rabbimiz, bütün olmuş ve olacak hamd ve övgü sanadır. Sayısız, temiz ve mübarek olan hamd ve övgü...
Peygamber (Se'lât Ve Selâm Ona Olsun) namazdan sonra:    “Bu sözlerin sahibi kim?” diye üç kez sordu.
Sözün sahibi olan adam:
“Benim,  Allah’ın Elçisi“ cevabını verdi.
Hz. Peygamber adama:
“ Beni hak Peygamber olarak gönderene yemin ederim ki; sayıla­rı otuzu aşkın melek gördüm, söylediklerinin sevabını senin üzerine yazmak ve onu Allah'ın katına çıkarmak üzere birinci olabilmek için yarışıyorlardı.” diye müjde verdi.

3. Peygamber (Salât Ve Selâm Ona) Buyurdu Ki:
"Namazın anahtarı abdesttir. Onun dünya ile ilişkisini kesen tek­bir, yeniden ilişkisini kuran da selâm vermektir. Her iki rekâtta selâm ver­me (teşehhüdü) vardır. Bir namaz ancak Kitabın Fatihası ile ve ona on­dan başkasını eklemekle olgunlaşır.”

4. Ebû Hanife’den el-Mükrim’in yaptığı bir rivayet de buna eş olup an­cak sonunda şöyle der:
“ Her iki rekâtta selâm verme vardır. “sözüyle ne demek isteniyor?” diye Ebû Hanife’ye sordum: 
                                            
"Teşehhüt süresince oturmaktır." karşılığını verdi.
Mukrî de:    “Doğru söyledi.” diye ekledi.

Bu Duamız Üzerine Hz. Peygamber Bize Dönerek Buyurdu Ki: "Hayır,  Allah,  kendisi selâmdır.  Onun için biriniz teşehhüt ya­parsa  (tahiyyâta oturursa) şöyle desin: “Bütün dualar, senalar ve bedenî, malî ibadetler Allah'a mahsustur. Bunlara başkaları müstahak olamaz- Selâm da ve Allah'ın rahmetiyle be­reketleri de, ey şânı yüce Peygamber Sana mahsustur. Ve selâm bizlere ve Allah'ın salih kullarına olsun. Şahadet ederim ki: Allah'tan başka ger­çek mabut yoktur. Ve şahadet ederim ki: Hz. Muhammed O'nun kuludur ve Peygamberidir.
(et- Tahiyyâtü’nün manası.)
Bunun Üzerine Hz. Peygamber Onlara Şöyle Konuştu:
“Allah'a selâm olsun” demeyiniz; ancak bütün dualar, senalar, be­denî ve malî ibadetler Allah'a mahsustur…  (tehıyyâtın sonuna kadar.)
5. Başka Bir Rivayet:
Hz. Peygamber onlara:   “Et - tahiyyâtüyü...”   (sonuna kadar)  öğretti.
BİLGİ:
Hanefilere Göre Ayak Parmakları
Namaz kılan kişi teşehhütte, sağ elini sağ uyluğu üzerine, sol elini sol uyluğu üzerine koyar ve parmaklarını açar. Bu durum aynen iki secde arasındaki oturuş gibidir. Parmakların arası az açılır, uçları dizlerin üzerine konur, en sahih olan görüşe göre, ellerle diz kapakları tutulmaz. Kişi, Kelime-i Şahadet getirirken sağ elin işaret parmağı, "Lâ ilâhe"nin""sında kaldırılıp ulûhiyetin ispatı sırasında yani "İllallah" derken indirilir ki, bu kaldırma ve indirme işaretleri ile Allah'ın eşinin bulunmadığı teyit edilmiş olsun. Oturuşta parmakların hiç biri yumulmaz.
Bunların dayandıkları delil, Sahih-i Müslim'de, İbni Zübeyr'den rivayet edilen ve buna delâlet eden bir hadistir. Çünkü Müslim'deki rivayette sadece işaret parmağının kaldırılıp indirilmesi ile yetinildiği zikredilmiştir. (akn)
•     Hanefilere göre şahadet getirirken işaret parmağının kaldırılması sünnettir
Sadece sağ elin işaret parmağıyla işaret edilir. Bu parmak kesik veya sakat olursa sağ veya sol elin diğer parmaklarından biriyle teşehhüdün sonunda işaret vermek doğru olmaz. Teşehhüdün sonunda Allah'tan başka tanrılar inkâr edilirken, yani “Lâ ilahe” denirken, işaret parmağı kaldırılır. “İllallah” denirken de indirilir. Bu durumda parmağın kaldırılması inkâra, indirilmesi de ispata işaret olur. (akn)
BİLGİ:
TEŞEHHÜT
İbn Mes’ûd (R.A.) Şöyle Dedi:
 “Rasûlullah (SAV) bana, elim avuçlarının içinde olduğu hâlde Kur’an’dan sure öğretir gibi teşehhüdü öğretti:”
 
İbni Mes'ud'un Teşehhüdü:

1-التّحِيّاتُ للّهِ وَالصّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ. السَّلاَمُ عَلَيْكَ أيُّهَا النّبىُّ! وَرَحْمَةُ اللّهِ وَبَركَاتُهُ، السّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلى عِبَادِ اللّهِ الصّالِحِينَ، أشْهَدُ أنْ لاَ إلَهَ إلاَّ اللّهُ وَأشْهَدُ أنَّ مُحَمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ.

“Saygı ve yüceltmenin tüm çeşitleri, bütün ibadetler ve her tür övgü ve selam sözü Allah içindir. Ey Peygamber! Se­lam, Allah'ın rahmet ve bereketleri Senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın sâlih kulları üzerine de ol­sun. Şahadet ederim ki Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur, yine şahadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resulüdür.”

Bir rivayette: “Allah'ın sâlih kulları” ibaresinden sonra şöyle denmiştir: “Siz bu teşehhüdü yaptınız mı gökyüzündeki ve yeryüzündeki bütün sâlih kullara selam vermiş olursunuz.” Resûlüllâh (SAV) aramızdayken böyle diyorduk. O (SAV) vefat ettikten sonra:  “Esselâmü ale’n-nebiyyi” “Selâm, Peygamber’in üzerine olsun” demeye başladık.” 
(BİLGİLER, TARAFIMDAN EKLENMİŞTİR: akn)

İMAM EBU HANİFE 

Oturuşlar (Kade’ler)
1. Vâil B. Hücr’ün Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
 Peygamber (Salât Ve Selâm Ona) namazda otururken sol ayağını yatırıp üzerine oturur, sağ ayağını ise dikerdi.”

2. İbn Ömer'den Rivayet Edildi:
Kendisine, Peygamberin (Selât Ve Selâm Olsun)  zamanında kadınlar na­mazda nasıl otururlardı, diye soruldu.
Cevap Verdi:
Önceleri; oturmaları, bir süre sonra; sol ayaklarını sağ tarafa yatık bulundurarak oturmaları emir edildi.”

3. Berrâ'dan Şöyle Rivayet Edildi:
“Peygamber (Salât Ve Selâm Ona),  TEŞEHHÜDÜ     (Ettehiyyâtü...): Bize Kur'andan bir sure öğrettiği gibi öğretirdi.”

4. Abdullah'ın Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
Peygamber (Selât ve Selâm Ona), bizlere namazın otururken, yapılan hibesini yani Ettehiyyâtü'yü... Öğretti."
İMAM EBU HANİFE 
SELAMLAR
1. Abdullah B. Mesûd'ün Şöyle Dediği Rivayet Edildi
“Biz Hz. Peygamber ile (SAS) namaz kıldığımızda: “Selâm Allah'a olsun”  diye söylerdik.”

2. Bir başka rivayette şu ek vardır: “Kullarından selâm Ceb­rail ev Mikail’e olsun"

3. Diğer Bir Rivayette
Evet, onlar şöyle diyorlardı:
“Selâm Allah'a olsun; Cebrail'e olsun. Selâm Allah'ın Elçisine mah­sustur.”
4. Bir Rivayette de Şöyle:
 İslâm’ın ilk yıllarında Hz. Peygamberle birlikte namaz kıldığımızda
 namazın sonunda otururken şöyle derdik:
Selâm Allah'a mahsustur ve selâm Allah'ın Elçisine ve melekleri­ne olsun. Meleklerine derken isim saymazdık.
Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “ Böyle demeyip şöyle deyiniz.”
“Bütün dualar, senalar ve bedenî, mâlî ibadetler Allah'a mahsustur., (sonuna kadar….)

5.  İbn Mesûd'un Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
“Peygamber (SAV), yüzünü, yarısı görününceye dek çevirir. “Esselâmü aleyküm ve rahmetüllah” diye sağına ve sonra aynı şekilde soluna selâm verirdi.”

6. Başka Bir Rivayet:
“...Sağ yanağının beyazı görününceye kadar çevirir ve soluna da öyle yapardı.”
. Peygamber (SAV) sağına ve soluna olmak üzere iki selâm verirdi.

İMAM EBU HANİFE  

BİSMİLLAHI GİZLİ OKUMAK

1. Enes'in Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
 Nebi (Salât ve Selâm Ona),   Ebû Bekir ve Ömer (Allah onlardan razı olsun) Bİsmillâhirrahmânirrahîm’i içlerinden okurlardı.”
2. Yezit b. Abdullah b. Muğaffal'den Rivayet Edildi:
“Yezit, arkasında namaz kıldığı bir imam Bİsmillâhirrahmânirrahîm’i açıktan okuyunca, namazdan sonra ona dedi k:
 Abdullah! Bunu bize duyurma,  içinden oku! Evet, ben Allah'ın Elçisinin (Salât Ve Selâm Ona) ardında, Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın (RA) ardında namaz kıldım.  Onların sesli okuduklarını duy­madım.”
3. “Peygamber (SAS), ardındaki bir adamın sesle okuduğunu duyunca adama engel olmuştu.”
BİLGİ:
Selâm'ın Sığası (sözleri)
Hanefî'lere göre, selâmın vacibini yerine getirmenin en az ölçüsü selâm sözüdür. "Aleykum" sözüne gerek yoktur. En mükemmeli, "Esselâmu Aleykum ve rahmetullahi" sözlerinin iki kere söylemektir.
İmam iki kere selâm vermekle sağında ve solunda bulunan melek, insan ve cinlerden Müslüman olanlara selâm vermeye niyet eder. Selâm sözünü çok uzatmamak ve seri okumak da sünnettir. Çünkü Ahmed ile Ebu Davut’un rivayet ettikleri hadiste:
"Selâmı kısa kesmek sünnettir." denilmiştir.
İbni Mübarek bu hadisin manasının, selâmın uzatılmaması gerektiği tarzında olduğunu söylemiştir.
Hanefî'lere göre, imama uyan kişi, eğer imamın sağında ise; birinci selâm ile imamın selâmını almaya, eğer imamın solunda ise; ikinci selâm ile onun selâmını almaya niyet eder. Eğer imamın tam hizasında ise; iki selâmda da imamın selâmını almaya niyet eder. Yalnız başına namaz kılan kimselerin sadece meleklere selâm vermeye niyet etmeleri sünnettir.
İslami Forum  Sitesinden yararlanılmıştır(akn).
Namazın bitiminde, namazdan çıkarken selâm vermek gerekir. Bu namazın kural ve kaidelerine, ta’dil-i erkânına uymak babında en güzelidir. Selâm vermek, namazın bitmiş veya bitirilmiş olduğunun alâmetidir. Selâm vermeden de namazdan çıkılabilir ki bu kerahetle caizdir. Selâm vermeyerek, herhangi bir şekilde namazdan çıkmak mekruhtur ve namazın sevabını azaltır. Bu yüzden herhangi bir zaruret yoksa namazdan selâm ile çıkmayı tercih etmek en güzelidir.
Namazın sonunda sağ ve sol tarafımıza kafamızı çevirerek selâm vermek namazın içinde yerine getirmemiz gereken vaciplerdendir. Sağ tarafa selâm vermenin vacip, sol tarafa selâm vermenin sünnet olduğu görüşünde olanlar da vardır.
Selâm esnasında “Es-Selâmu Aleykum” demek namazın vacibidir. “Ve Rahmet’ullâh” demek ise Sünnet-i Müekkededir. Zira Rasûlüllâh (s.a.v) Efendi’miz hep böyle yapmıştır. Yani namazın sonunda namazın bitirilmiş olduğunun işareti olarak o mübarek başını sağa ve sola çevirerek selâm vermiş,“Es-Selâmu Aleykum ve Rahmetullâh” cümlelerini her selâm verişinde söylemiştir.

KAYNAK: Mehmet SARIKAYA’nın  İslami Konular  adlı sitesindeki NAMAZIN SONUNDA SELAM VERMEK konulu yazısından yararlanılmıştır.
--------

MÜLTEKA

CEMAAT
·       Cemaatle namaz kılmak sünneti müekkededir [1].

 İnsanların İmam Olmaya En Layık Olanı:
1. Sünneti en iyi bilendir[2].  
2. Sonra en iyi okuyanı, tecvidi en iyi bilen. İmamı Ebu Yusuf’a göre tersidir:  Önce iyi okuyan, sonra en iyi bilendir(*). 
3. Daha sonra en takva olanı,
4. Eşitlik olması halinde: En yaşlı olanı,
5. Yine eşitlik varsa; hoşgörülü, kültürlü, yumuşaklık huylu, sıkılma - utanma, duygusu gelişmiş ve ahlak bakımından en güzel olanıdır.

·       Aşağıda Sayılan Yedi Sınıf İnsanın
a. Bedevinin,
b. Kölenin,
c.  Cahilin,
d. Kör[3] olanın,
e. Fasığın[4],
f.    Bid’atçının [5],
g. Zinadan hâsıl olan çocuğun,
İmamlık yapması mekruhtur. Fakat bunlardan biri öne geçirilirse, arkasında namaz kılmak caizdir.
·       İmamın namazı uzatması mekruhtur[6].
·       Kadınların kendi başlarına (kadın kadına) cemaat olmaları da aynı şekilde mekruhtur. Eğer böyle yaparlarsa imam olan (kadın) ortalarında durur.
·       Çıplaklar cemaat yaptıklarında, çıplak imam öne geçmez. Safın ortasında durur.
·       Kadınlar cemaatlere gelmezler, ancak yaşlı (ihtiyar) kadınlar sadece sabah, akşam ve yatsıda bulunabilir. İmameyn, yaşlı kadınların bütün namazlarda hazır bulunmasına cevaz verdiler [7]. Çünkü onlara rağbet gösterilmez.   
·       Kim bir kişiye namaz kıldırırsa (ona imam olursa), onu sağ yanına diker[8]. İmam iki ve daha çok kişilere imamlık yaptığında, o kişilerin önüne geçer.
·       Önce erkekler saf tutar, sonra erkek çocuklar, sonra hünsalar, sonra kadınlar (saf tutarlar.)
·       Cemaat veya cemaât (Arapça: جَمَاعَةcema'aTürkçe: „topluluk“), dinde ibadet etmek için bir araya gelen topluluklara denir. İslâm'da ayrıca tasavvuf ve benzeri hareketlerde, belli bir görüş ve inanca sahip gruplar için de kullanılır. Tasavvuf cemaatine tarikat denmektedir.
·       (*) Okuyan”  ifadesiyle anlatılmak istenen: Bilgiden yoksun ve yalnızca ezberinde Kuran’dan çok ayet bulunanlara işaret edilmeyip,  bir yandan ezberinde daha çok Kuran’dan sure ve ya ayet bulunurken, bir yandan da Kuran’ı okuma, usul ve ahkâmını bilenler işaret ediliyor.
·       Bilen” ifadesiyle, şer’i hükümleri en iyi bilenler, ezberinde Kuran’dan ayetler bulunan ve alenî günah işlemekten sakınanlar işaret ediliyor.
Cemaatle namaz: Hazret-i Ömer, sabah namazında, camide Süleyman isimli bir genci göremeyince, nerede olduğunu sordu. Dediler ki:
(O, gece pek uyumaz. Teheccüd ve benzeri nafile ibadetle meşgul olur, belki şimdi uykuya dalmıştır.)
Hazret-i Ömer buyurdu ki: “Eğer bütün gece uyuyup da sabah namazını cemaat ile kılsaydı daha iyi olurdu.” Buyurdular.  (İmam-ı Malik)
Cemaatle namaz kılmak Sünnet-i hüda, yani İslam’ın şiarı olan önemli sünnettir. Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan 25 veya 27 derece daha faziletlidir.
--------

MÜLTEKA ŞERHİ

CEMAAT

[1]. Farz namazlarını cemaatle kılmak erkekler için vacip kuvvetinde Sünneti Müekkededir. Bu izah Hanefi mezhebi görüşüdür.
• Şâfi'î Hazretlerine göre: Cemaate gitmek ve cemaatle namaz kılmak bir rivayette farzı kifâye, diğer rivayette farzı ayındır.
• İmam'ı Malik ve Ahmet Bin Hambel Hazretlerine göre:  Farzı ayındır.
• Cevherde şöyle naklediliyor: Bir kimse evinde ailesi veya evlâdı ile cemaat olur namazı kılarsa, cemaat faziletini elde eder.
Cemaatle Namazın Derecesi

·       Bu konuda Resul’ü Ekrem (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyuruyor: Cemaatın namazı sizin birinizin yalnızca kıl­dığı namazdan yirmi beş cüz, (diğer rivayette yirmi beş derece) efdaldır, diğer bir rivayette; erkeğin cemaatle kıldığı namaz, hanesinde ve dükkânında kıldığı namaz üzerine yirmi yedi derece ziyade olur.” buyrulmuştur. Yani cemaatle kılınan bir rekât yalnız kılınan yirmi beş veya yirmi yedi rekâttan afdaldır.
·       Bu afdaliyet,  Mescidi Haram, Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa'dan başkal yerlerde kılınan namazlar içindir.  Zira bunlardaki fazilet binlerce  cemaat faziletidir.
·       Bir şehir veya köy halkı cemaati özürsüz terk ederse uyarılırlar. Kabul ve imtisal (emre bağlılık)  ederlerse ne âlâ, kabul etmedikleri takdirde mukatele (öldürülürler)   olunurlar. Zira cemaat, İslâmın şiarındandır, İslam dininin özelliklerindendir.   DÜKER VE NÎMETÜLİSLÂM
 [2]. Bir cami ve mescidin devamlı ve belli imamı varsa,  kendisinden daha iyi bilen bulunsa bile imamlık görevini onun yapması gerekir. Fakat görevli imam olmadığı zaman içlerinden en iyi bilenini öne geçirmeleri gerekir.

FETVA
Soru: Bir köyün imamı olmasa ve halkı ezan ve cemaat ile namaz kılmayı terk etseler, o halkın imam tutmaları ve cemaate devam etmeleri gerekir mi?
Cevap: Gerekir. Aksi halde, tutmamakta direnirlerse katilleri meşru'dur. (BEHCE)

Soru: Tayin edilmiş imamı bulunmayan mescidin cemaatinden Zeyd, sünneti (Namazın ahkâmını, sıhhatini ve fesadını) iyi bilse. Amir­ de kıraati iyi okusa, imamlığa Zeyd ve Amir’den hangisi evlâdır?
Cevap:  Zeyd evlâdır.  (FETAVAYİ BEHCE) 

Soru: Ulemadan olup özrü olmayan salih Zeyd, hazır iken cahil Amr’in imamlığı caiz olur mu?
Cevap:  Evlâ olan  (sâlih) Zeyd’in imamlığıdır. (ABDURRAHİM)
[3]. Kör olan insan necasetten kaçınamaz ve kıbleyi kendisi bula­maz. İşte bunun gibi özürlerden dolayı a’mâdan daha evlâsı var iken onun imamlığı mekruhtur. Fakat ondan daha evlâsı olmadığı zaman mekruhtur değildir.

Resul’ü Ekrem Efendimiz (S.A.V.), Tebük Seferine çıktıkları zaman müezzinlerinden â'mâ olan Ümmü Mektûm’u vekil olarak bırakmışlardır.
FETVA
Soru: Â'mâ olan Zeyd, bir beldedeki mescitte görevlendirilse, farz olan namazlarda halk Zeyd'e uysa, Zeyd o karyede (köyde, beldede) herkesten bilgili olup, Zeyd'den afdal kimse de olmasa, Zeyd'in imamlığında yahut Zeyd'e uymada kerâhat var mıdır?
Cevap:  Yoktur, ahalinin afdalı olursa, ona iktidâ, diğerlerine iktidâdan afdaldır.

Soru: Bu nedenle, beldede yaşayanlardan bazı kimseler, Zeyd, â'mâ olduğu için arkasında namaz kılmak mekruh gerekçesiyle imamlıktan attırmaya kadir olurlar mı?
Cevap:  Olmazlar,  (FETAVAYİ BEHCE) 

Soru: Â'mâ olan Zeyd'in imamlığı caiz olur mu?
Cevap:  Olur. Fakat daha bilgili biri olursa Zeyd’e uymak mekruhtur.  (Fetavayi Ali Efendi)

Soru: Bir eli olmayan Zeyd'in  (çolağın), imamlığı mekruh olur mu?
Cevap:  Olur.  (FETÂVAYI NETİCE)

Soru: İmamlığın şartlarını taşıyan fakat  zekeri  (erkeklik organı) gayet küçük olan Zeyd’in sıhhatli adamlara imamlığı caiz olur mu?
Cevap:  Olur.   (FETÂVAYI NETİCE)

Soru: Sağırın imamlığı caiz olur mu? 
Cevap:  Olur.                                          

Soru: Bir mescidin imamı olan Zeyd, geçirdiği hastalık sonrası sağır olsa, cemaat, sağırlık gerekçesi ile Zeyd’i imam­lıktan azlettirmeye kadir olurlar mı?
Cevap:  Olmazlar.  (FETAVAYİ BEHCE) 

[4]. Yani asi ve günahkâr Müslümanın imamlığı mekruhtur, fakat o fâsık kimse cemaatın en bilgilisi ise,  onun imamlığı mekruh olmaz.

Aslında, fasığın imamlığı kerahetle caizdir. Olmaz denemez, ancak fıskı (günahı) küfre varırsa olmaz. Haramları ve büyük günahları işleyen insanlara fâsık denir. Meselâ kumar oynayan, şarap içen, hırsızlık eden, faiz yi­yen, yalan söyleyen ve buna benzer yasakları yapanlar fasıktırlar.
FETVA
Soru: Bir mescitte imam olan Zeyd, yalancı şahitliği yapmakla tanınsa, cemaati Zeyd’in imamlığından şikâyetçi olup, durumu hâkime duyurduklarında, hâ­kim Zeyd’i görevden alıp, yerine başka birini imam olarak atayabilir mi?
Cevap:  Evet, atar. (Fetavayi Feyziye)

Soru: Bir Mescid’in imamı olan Zeyd, âlim, sâlih ve imamlığa yetenekli, kötü alışkanlığı olmayan biridir. Cemaatten birkaç cahil kimselerin; “ sen ölü yıkamıyorsun, falan, filan…” gerekçeleri Zeyd’i görevden aldırmaya yeterli midir?
Cevap:  Hayır, değildir.   (Fetavayi Feyziye)
Soru: Kur’an ezberinde, yeterli fıkıh bilgisine ve takvaya sahip, fakat sakalsız olan Zeyd’in imamlığı caiz olur mu?
Cevap:  Olur. ABDURRAHİM
[5].  Bidat sahibi olan kimsenin inancı ve ameli küfre varmazsa, imamlığı kerâhatle beraber caizdir. Fakat Ru’yetullah’ı, Peygamberin şefaatini, Kirâmen Kâtibin meleklerini ve emsali hükümleri inkâr eden, Hz. Ayşe (R.A.) nin imada bulunduğunu ve hatta bazı fakihler, Hz. Ebû Bekir’in (R.A.) Halifeliğini inkâr edenin inancı küfre vardığından arka­sında namaz olmaz demişlerdir. Zira kâfirin arkasında namaz olmaz.
Bir de Bidat sahibi ve fâsık gibi imamlıkları kerâhat olan kimse­lerin, arkalarında namaz kılmanın cevazı ve lüzumu hakkında şu hadis’i Şerif,  unutulmamalıdır.   “Her iyi ve kötünün arkasında namaz kılın, her iyi ve kötü üzerine (Cenaze) namazını kılın ve her iyi ve kötüy­le beraber cihâd yapın.”
[6].  İmamın kıraati uzatarak, na­mazı uzatması mekruhtur. İmama yakışan İslamın kurallarına uyarak sünnette belirtilen kadarını okumaktır  ve   cemaatin   azalmasını değil,  çoğalmasını temin etmektir.                                                                              
Hz. Muaz (R.A.)’ın ashaba, Bakara Suresi ya da Nisa Suresi ile namaz kıldırdıkları Hz. Peygamberimiz (S.A.V.)’e duyuruluyor. Bunun üzerine üç defa: “Ya Muaz sen fitneci misin? Namazı:  İsme Rab-bikelâlâ, Veşşemsi, veDuhâhe süreleriyle kıldırman gerekmez miydi? Senin arkanda ihtiyar, zayıf ve ihtiyaç sahibi kimselerde kılar.” uyarısını yapıyorlar.   (BUHÂRİ)
[7]. Kadınların evlerinde kıldıkları namaz, cami ve mescitlerde kıl­malarından daha sevaptır.  Bilhassa genç  kadınların hatta zamanımız­da ihtiyar kadınların bile namazı evlerinde kılmaları gerekir. Metinde geç­tiği gibi genç kadınlara hiçbir vakit müsaade edilmemiş ve cemaate çık­maları bilginlerin kararlarıyla yasaklanmıştır.                                                 
FETVA
Soru: Kadınların beş vakit camiye gidip, namazlarını cemaatle kılmalarında kerahet var mıdır?
Cevap:  Zamanımızda vardır.  (Fetavayi Feyziye)

Soru:  Bir camii şerife bitişik olan odanın camiye açılır penceresi olsa, kadınlar o odadan camide; erkeklere ve kadınlara imamlığa niyet eden imama uysalar, imamın sesi işitilen bu odada kadınların, imama uymaları sahih olur mu?
Cevap:   Olur. (ABDURRAHİM)
[8]. Cemaat tek kişi olursa,  imam bu kişiyi, sağ tarafına değil de,  sol tarafına veya arkası­na durdurursa, kerahettir. Bir erkek bir de kadın cemaat olursa, erkeği sağ tarafına, topuğunu geçirtmemek şartıyla durdurur, kadını da arka­sına durdurur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder